Okuma ritmini kaybetmek (veya ‘reading slump’)

Serkan Akşit
4 min readJan 30, 2024

Merhaba!

Daha önce kısa süreli yaşadığım ancak son birkaç ayda daha belirgin bir şekilde karşı karşıya kaldığım ve tadımı kaçırmış bir sorunla, okuma ritmimle ilgili içimi dökmek, elimdeki çözümleri paylaşmak ve kullanabileceğim yeni yöntemler üzerine düşünmek amacıyla bir şeyler karalamak istedim.

“Ritm kaybetmek” ne demek?

Hızını almış, kitapları birbiri ardına keyifle deviriyorken bir anda durulmak, odaklanamamak, keyif al(a)mamak ve bunların neticesinde okuma hızının okumaktan uzaklaştıracak kadar düşmesi.

Neden oluyor?

Farklı sebepleri var. (Tabii ki)

Benim durumumda, haddinden fazla kurgu dışı kitabı arka arkaya sıralayınca zihnim önce frene basıyor, ısrarcı olursam da el frenini çekiyor. Bu bir “şu okuduklarımı sindireyim hele” çıkışı mı, bilgi edinmek amaçlı okumaktan sıkılmam mı yoksa ilgimi çektiğini sandığım konuların aslında o an ilgimi çekmemesinden yani yanlış kitap seçiminden mi onu bilmiyorum. Belki de hepsi!

Çözmek için ne yaptım?

Şimdiye kadar uyguladığım tek yöntem başka bir kitaba başlayarak onun beni “doğru yola” sevk etmesini ummak oldu. Kolay okunan kurgu dışı kitaplara denk geldiysem de genel olarak romanlar bu yönlendirmede baskın çıktı. Peki bu çözüm işe yaradı mı? Eh.

Burada yapmaya çalıştığım şeyi araba kullanırken dik bir yokuşu çıkmaya çalışmaya benzetebilirim. Kolay okunan kitap düz yol, yokuş da okumaya çalışırken takılıp kaldığım kitap. Amaç doğru kitap vasıtasıyla hızımı aldıktan sonra o ivmeyle diğer kitapta ilerleme kaydetmek ve hatta bitirmek. Yöntem işe yarıyor gibi görünse de aslında sadece sorunu ötelemeye yarıyor. Neden? Çünkü diğer kitap hala masanın üstünde okunmayı bekliyor.

Diğer yandan bu yöntemin sorunu ertelemekten öte katlanarak büyümesine sebep olduğu bir durum da yaşadım. Konu başlıkları birbirine sıkı sıkıya bağlı, okuduğum kısmı anlamak için bir önceki bölümü de anlamamı gerektiren ve kitabın çeşitli kısımlarına referans vererek ilerleyen bir yapısı olan Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi kitabı buna somut bir örnek. Açıklayayım.

Hawking okuyucunun konuyu daha iyi anlaması için “bak şurada anlatmıştım, hatırlarsın” veya “anlamaman normal, biraz sonra detaylandırınca anlarsın” gibi dipnotlara başvuruyordu(yanlış hatırlamıyorsam!). Kitabın yapısı böyleyken ben bir ara verme, başka kitaba başlama gafletinde bulundum. Okuduğum süre boyunca bu yapıdan sonuna kadar faydalansam da aradan döndükten sonra yönlendirmeleri takip edemediğimi, anlatılan konuyu öğrenme döngüsünü tamamladan terk ettiğim için önceden okuduğum kısımları pek hatırlayamadığımı fark ettim. Tadım kaçtı. Kitabı bu şekilde okumaya devam edersem hiçbir şey anlayamayacağım duygusuna kapıldım. Hal böyle olunca daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve kitabı — daha sonra baştan başlamak üzere — yarıda bıraktım.

Şu anda olumsuz bir deneyimle birlikte anıyor olsam da bu referansların açık şekilde, sayfa numarasıyla birlikte verildiğinde oldukça faydalı olduğunu düşünüyorum. Böylece hem yeni öğrendiğim bilgiyi anımsatma görevi görüyor hem de ufak bir tekrarla pekiştirmeye yarıyor. Hatta böyle özenli referanslar o kadar hoşuma gidiyor ki “önceki bölümlerde anlatmıştım” tarzında özensiz referanslarla ilerleyen kitaplar çok keyfimi kaçırıyor. Evet anlattın da hangi bölümde, hangi sayfada anlattın? Gidip 300 sayfayı taramakla ritmimi mi bozayım yoksa cevaba hemen ulaşmak için telefonun bildirimlerinde mi kaybolayım? İki türlü de işlevsiz.

Konudan fena saptım. Geri dönüyorum.

Başka ne yapabilirim?

Birinci çözüm

Aldığım kitapları çok bekletmeden okumak, ona göre kitap alışverişini ve takasları ayarlamak etkili bir çözüm olabilir.

Bazen o an ilgimi çektiği için, bazen de “alayım bulunsun”(istifçilik!) düşüncesiyle aldığım kitaplar uzun zamandır başıma dert oluyor. Bu kitaplara sıra gelmedikçe hem kapladıkları fiziksel alan artıyor hem de tamamlanmamış işlerime bir yenisi ekleniyor. Okumak için okumayı da tercih etmediğim için bu kitaplara döndüğümde ya gözden çıkardığımı ya da okurken fazlasıyla zorlandığımı gözlemledim. Bunun aksine hareket ederek yeni aldığım kitapları sıraladığımdaysa ritm kaybının sadece kitabın içeriğine bağlı geliştiğini fark ettim. Kitaplar beklediğim gibi çıkarsa hiçbir sorun olmuyor yani.

Bu çözümü şimdiye kadar tek sette uyguladım. Dolayısıyla, sonuç bilimsel açıdan doğru yola götürmeyebilir ama umut verdi. Setteki 5 kitabın 3'ünü arka arkaya okudum. Dördüncü kitabın beklediğimden zayıf çıkmasıyla seri bozuldu. Umuyorum burada bahsettiğim son kitabı bir süredir kitaplıkta bekleyen ilgili konudaki birkaç esere ekleyerek yeni bir seri kapsamında bu sene okuyacağım.

İkinci çözüm

Okumak için ayırdığım zamanı kitaba göre ayarlamak. (Bu direkt bir çözümden öte geliştirme olarak da sınıflandırılabilir aslında.)

Yılın sonuna doğru okuduğum ve beğendiğim kitaplara kendi normalimin üstünde zaman ayırdığımda hem daha fazla keyif aldığımı hem de ritmimi koruyabildiğimi fark ettim. Peki nasıl?

Öncelikle, kitabın sarması ve iyi olması gerekiyor :) Mantık ise beğendiğim dizileri izlerken yaptığım şeyle aynı, bir bölüm daha! Burada amaç daha hızlı okuyup bir sonraki kitaba geçmekten çok okuma hevesimi yüksek tutmakla ilgili çünkü o heves bir kitapta düştükten ve beni de yanında götürdükten sonra tekrar yukarılara çıkarmak, o etkiyi yaratacak kitabı bulmak çok zor. Sıradaki kitaba yüklediğim misyon da cabası. Böylesine kaygı dolu bir sürece girmektense bu coşkulu ruh halini faydaya çevirmek çok daha mantıklı geldi. Uyguladığım sürece işe de yaradı.

Üçüncü çözüm

Buna fazla takılmamak ve bir süre ara vermek. Çözümler arasında belki de en radikali ve “sorunu” çözmeye en yakını. Bu çözüme/aydınlanma seviyesine Matt Haig’in Nevrotik Bir Gezegenden Notlar kitabını okurken ulaştım.

Belki kitaplara atfettiğim rolden, belki Goodreads ve 1000Kitap gibi uygulamaların oyunlaştırma çabalarına yenik düştüğüm için, belki de alışkanlıktan “kitap okumak gerek” çukuruna düşüyorum. Hal böyle olunca niye kitap okuduğum üzerine çok fazla düşünmediğim fark ettim. Halbuki en önemli sorulardan birisi bu.

Bunun dışında, çok daha basit sebepleri de olabilir. Belki elimde okumak istediğim bir kitap yoktur veya okuduğum kitap ilgimi çekmemiştir. Daha da önemlisi, belki kitap okuyasım yoktur? Böyle bir durumda bir süreliğine geri çekilmek, kitap iştahımın tekrar açılmasını beklemek eskisi kadar mantıksız gelmiyor artık.

Sürekli kitap okumak gibi bir zorunluluğum olmadığını bu yazıyı yazarken idrak etmiş olabilirim :)

Nereye vardım?

Yazıya başlarken amacım yeni çözümler üzerine düşünmek, aklıma gelenleri metne döktükçe farklı yöntemler keşfetmek ve bunları repertuarıma eklemekti. Neden kitap okuyorum? sorusu üzerine düşünmek yoktu aklımda. Belki yazmak konusundaki yeteneğim bu konuyu derinlemesine ve akıcı bir şekilde yazıya dökmeme izin vermedi ancak şunu söyleyebilirim ki, bu yazıyı yazmanın bana en büyük faydası “neden..?” sorusu üzerine düşündürmesi oldu.

Tabii ki hayat doğrusal, sürekli iyiye ve ileriye durmadan gidebildiğimiz bir yapı değil. Her an çeşitli faktörler sebebiyle kendimi burada vardığım sonuçları unuttuğum bir dönemde bulabilirim. Ancak şunu içtenlikle söyleyebilirim: bugün kafa olarak yazmaya başladığımdan çok daha sağlıklı ve mantıklı bir yerdeyim. Umarım burada olabildiğince fazla kalırım.

Görüşmek üzere…

--

--